Bilindiği üzere mizaç, kişinin doğuştan getirmiş olduğu ve çevreden aldığı tepkilere verdiği duygusal
farklılıklardır (Else-Quest, Hyde, Goldsmith ve Goldsmith,2006). Bir olay karşısında
kendinizi nasıl durdurduğunuz veya nasıl yönettiğiniz mizacınızdan kaynaklı değişiklikler
gösterir. Kişiliğin bir parçasıdır aynı zamanda Biyolojik bir etkinin olduğu
bir gerçek olarak kabul edilse de birçok araştırma gösteriyor ki kişilerin
mizacı çevresel etmenler dolayısıyla değişebilir.
Doğumdan itibaren bebeğin çevresinde ilk ve en çok olan, ona
bakan, büyüten ebeveynler olarak sizler çocuğunuzun mizacında değişimler
yaratabilirsiniz. Yapılan bir araştırmada ebeveynlerin çocuklarını
büyütme/yetiştirme sitili ile çocuğun duygularını kontrol etmedeki tarzı
birbiriyle pozitif yönde ilişkili olduğu bulunmuş. Ve ayrıca ebeveynlerin
yetiştirme şekli ileride çocuğunuzun sosyal ilişkilerinde de etkili role sahip
(Kim-Spoon, Cicchetti & Rogosch, 2013). Bu araştırmanın sonuçlarını
baz alarak hayattan bir örnek verelim: Çocuğun doğumundan itibaren baba ve anne
her tartışmalarında yüksek sesle/bağırarak konuşuyorlar. Daha sonra ikisi de
tartışmanın ardından belli bir süre konuşmamayı tercih ediyor. Çocuk gözlerini
böyle bir ortamda açmışsa fikir ayrılığı olduğu durumlarda insanların birbirine
bağırdığını, sonra da sustuğunu düşünecek. Biliyoruz ki çocuklar ebeveynlerini
rol model alırlar çoğu kez. Sinirli bir mizaca sahip ve böyle bir ortamda
büyüyen bir çocuk beklenildiği üzere her tartıştığı arkadaşıyla benzer
teknikleri uygulayarak sorundan kurtulmaya çalışacak. Ve bu durumda arkadaşları
arasında istenilemeyen çocuk durumunda kalacaktır.
Yine anne babanın yetiştirme tarzı çocuğun karşı
taraftaki kişinin duygularını anlamada çok büyük bir etken olduğu yapılan
araştırmalarla kanıtlanmış. Else-Quest, Hyde, Goldsmith
ve Goldsmith (2006) mizaçla ilgili yapılan son araştırmaları toplayan makalelerinde
şunu belirtmişlerdir. Bebeklerin ilk olarak fark ettikleri yüz ifadesi mutlu
olan insanlarınki imiş. En son öğrenilen ise korkulu yüz ifadesiymiş. Ama gelin
görün ki dayak, korku, stres ile büyüten anne babaların çocukları onlara
gösterilen birçok yüz ifadesi arasında en uzun süreyi korkulu yüz ifadesinde
geçirmişlerdir. Çünkü anne çocuğunu bağırarak yetiştirdiğinden içinde hep
korkan bir çocuk bulunmaktadır. Yaptığı davranışların doğru olup olmadığını
anne babasının kaşlarına, ses tonuna bakarak anlayabiliyor. Makaleyi okurken en başta şaşırmıştım açıkçası
ama hayattan örnekleri düşününce çok doğru bir sonuç olduğunun farkına vardım.
Bu araştırmadan çıkaracağımız uygulamaya yönelik yorumum şu: Çocuklarımıza bir
şeyleri öğretirken veya istenilen davranışı yapmasını beklerken ses tonumuz
yüksek olmamalı, çocuk cezalandırılacağı
hissine kapılmamalı. Bu gibi tutumlar yerine uygun olan davranışı söyleyerek
ardından “Çünkü….” İle başlayan bir cümle kurmalıyız. Ve çünkü’den sonra gelen
kelimeler çocuk için mantıklı olmalı. Örneğin, “Yatağına yatmalısın, çünkü ben
öyle istiyorum.” Demek yerine “Yatağına yatman gerekiyor, çünkü uyuyup yarın arkadaşlarınla
çok daha eğlenceli oyunlar oynayabilmen için enerjiye ihtiyacın var, nasıl telefonlar
şarj cihazı ile bataryaları doluyor, insanlarda da bu uyku ile sağlanıyor .” Gibi
cümleler kullanılabilir. Yine çocuğun günlük yaşamı ile ilgili bir yarardan
bahsetmeniz onu yapacağı iş/davranış konusunda heyecanlandıracak ve daha hızlı
bir şekilde yapacaktır.
Çocuğunuzla konuşurken Çünkü’
lü cümleler kurmanız dileğiyle... J
KAYNAKÇA
Else-Quest, N. M., Hyde, J. S., Goldsmith, H. H,
& Goldsmith, C. A. (2006). Gender differences in temperament: a meta-analysis.
Psychological Bulletin, 132(1), 33–72. doi:
10.1037/0033-2909.132.1.33
Kim-Spoon, J., Cicchetti, D., & Rogosch, F. A. (2013). A longitudinal study of
emotion regulation, emotion lability‐negativity, and internalizing symptomatology
in maltreated and nonmaltreated children. Child
Development, 84(2), 512–527
aciklamalar kadar sorulacak acik uclu sorular da cok cok onemli...
YanıtlaSil