26 Mart 2015 Perşembe

MİZAÇ- DUYGUSAL GELİŞİM


Bilindiği üzere mizaç, kişinin doğuştan getirmiş olduğu ve  çevreden aldığı tepkilere verdiği duygusal farklılıklardır (Else-Quest, Hyde, Goldsmith ve Goldsmith,2006). Bir olay karşısında kendinizi nasıl durdurduğunuz veya nasıl yönettiğiniz mizacınızdan kaynaklı değişiklikler gösterir. Kişiliğin bir parçasıdır aynı zamanda Biyolojik bir etkinin olduğu bir gerçek olarak kabul edilse de birçok araştırma gösteriyor ki kişilerin mizacı çevresel etmenler dolayısıyla değişebilir.

Doğumdan itibaren bebeğin çevresinde ilk ve en çok olan, ona bakan, büyüten ebeveynler olarak sizler çocuğunuzun mizacında değişimler yaratabilirsiniz. Yapılan bir araştırmada ebeveynlerin çocuklarını büyütme/yetiştirme sitili ile çocuğun duygularını kontrol etmedeki tarzı birbiriyle pozitif yönde ilişkili olduğu bulunmuş. Ve ayrıca ebeveynlerin yetiştirme şekli ileride çocuğunuzun sosyal ilişkilerinde de etkili role sahip (Kim-Spoon, Cicchetti & Rogosch, 2013). Bu araştırmanın sonuçlarını baz alarak hayattan bir örnek verelim: Çocuğun doğumundan itibaren baba ve anne her tartışmalarında yüksek sesle/bağırarak konuşuyorlar. Daha sonra ikisi de tartışmanın ardından belli bir süre konuşmamayı tercih ediyor. Çocuk gözlerini böyle bir ortamda açmışsa fikir ayrılığı olduğu durumlarda insanların birbirine bağırdığını, sonra da sustuğunu düşünecek. Biliyoruz ki çocuklar ebeveynlerini rol model alırlar çoğu kez. Sinirli bir mizaca sahip ve böyle bir ortamda büyüyen bir çocuk beklenildiği üzere her tartıştığı arkadaşıyla benzer teknikleri uygulayarak sorundan kurtulmaya çalışacak. Ve bu durumda arkadaşları arasında istenilemeyen çocuk durumunda kalacaktır.

Yine anne babanın yetiştirme tarzı çocuğun karşı taraftaki kişinin duygularını anlamada çok büyük bir etken olduğu yapılan araştırmalarla kanıtlanmış. Else-Quest, Hyde, Goldsmith ve Goldsmith (2006) mizaçla ilgili yapılan son araştırmaları toplayan makalelerinde şunu belirtmişlerdir. Bebeklerin ilk olarak fark ettikleri yüz ifadesi mutlu olan insanlarınki imiş. En son öğrenilen ise korkulu yüz ifadesiymiş. Ama gelin görün ki dayak, korku, stres ile büyüten anne babaların çocukları onlara gösterilen birçok yüz ifadesi arasında en uzun süreyi korkulu yüz ifadesinde geçirmişlerdir. Çünkü anne çocuğunu bağırarak yetiştirdiğinden içinde hep korkan bir çocuk bulunmaktadır. Yaptığı davranışların doğru olup olmadığını anne babasının kaşlarına, ses tonuna bakarak anlayabiliyor.  Makaleyi okurken en başta şaşırmıştım açıkçası ama hayattan örnekleri düşününce çok doğru bir sonuç olduğunun farkına vardım. Bu araştırmadan çıkaracağımız uygulamaya yönelik yorumum şu: Çocuklarımıza bir şeyleri öğretirken veya istenilen davranışı yapmasını beklerken ses tonumuz yüksek  olmamalı, çocuk cezalandırılacağı hissine kapılmamalı. Bu gibi tutumlar yerine uygun olan davranışı söyleyerek ardından “Çünkü….” İle başlayan bir cümle kurmalıyız. Ve çünkü’den sonra gelen kelimeler çocuk için mantıklı olmalı. Örneğin, “Yatağına yatmalısın, çünkü ben öyle istiyorum.” Demek yerine “Yatağına yatman gerekiyor, çünkü uyuyup yarın arkadaşlarınla çok daha eğlenceli oyunlar oynayabilmen için enerjiye ihtiyacın var, nasıl telefonlar şarj cihazı ile bataryaları doluyor, insanlarda da bu uyku ile sağlanıyor .” Gibi cümleler kullanılabilir. Yine çocuğun günlük yaşamı ile ilgili bir yarardan bahsetmeniz onu yapacağı iş/davranış konusunda heyecanlandıracak ve daha hızlı bir şekilde yapacaktır.

Çocuğunuzla konuşurken Çünkü’ lü cümleler kurmanız dileğiyle... J

KAYNAKÇA

Else-Quest, N. M., Hyde, J. S., Goldsmith, H. H, & Goldsmith, C. A. (2006). Gender differences in temperament: a meta-analysis. Psychological Bulletin, 132(1), 33–72. doi: 10.1037/0033-2909.132.1.33

Kim-Spoon, J.,  Cicchetti, D., & Rogosch, F. A. (2013). A longitudinal study of emotion regulation, emotion labilitynegativity, and internalizing symptomatology in maltreated and nonmaltreated children. Child Development,  84(2), 512–527

 

1 yorum:

  1. aciklamalar kadar sorulacak acik uclu sorular da cok cok onemli...

    YanıtlaSil