12 Mart 2015 Perşembe

AHH ŞU GENLER YOK MU!


Bu yazımda gelişim nedir, insan gelişimini çevre mi genler mi etkiler, ebeveyn olarak çocuğumuzun gelişimine nasıl katkıda bulunursunuz sorularına cevap vermeye çalışacağım. Haydi başlayalım.

    Gelişim, bebeğin anne rahmine düştüğü an başlamaktadır. Ve canlıların kalıtsal ve çevresel etkenlerin karşılıklı etkileşimiyle oluşan değişim olarak biliniyor. Günlük hayatta da bu kelimeyi sık sık kullanırız aslında. Örneğin, doktor çocuğunuzun boyuna ve kilosuna baktığında “Çocuğunuz gereken gelişim düzeyine ulaşmış veyahut geri kalmış.” Diyebiliyor. Ne demek istiyor aslında? Gerekli değişimi, vücudundaki boy-kilo artışını sağlamış veya sağlamamış.

   Biraz da gelişimi etkileyen faktörlerden bahsedelim. Genler, bizim gelişim alanlarımızın aralığını, maksimum ve minimum olarak gelişebileceğimiz sınırları belirler. Örneğin, anne babamızda aldığımız kalıtsal özellikler sayesinde eğer kalıtsal bir bozukluk yoksa boyumuz 1,5 metrenin altında veya 2 metrenin üzerine çıkamaz.  (1,5 metre- 2 metre örnekleri misaldir, kesin çizgileri yine bireyden bireye değişir.) Bu aralığı genler belirler. Anne karnından başlayarak düzenli ve dengeli beslenmişseniz, sağlanması gereken çevresel uyaranlar ergenlik çağının sonuna kadar bulunduysa 2 metre boyunda olma ihtimaliniz çok yüksektir. Tam tersini de düşünelim; anneniz size hamileyken dengesiz beslenmişse, yeterli demir, protein alımı olmadıysa, doğduktan sonra beslenmenin yanında sağlık kontrolleriniz düzenli yapılmadıysa 1,5 metre boyunda olma ihtimaliniz artar bu sefer. Yapılan araştırmalar da benim örneğimi destekler nitelikte; sonuçlar gösteriyor ki gelişmekte olan ülkelerde boy uzaması her jenerasyonda artarken gelişmiş ülkelerdeki toplumların ortalama boyları sabittir ve jenerasyona göre farklılık göstermemektedir. (Rathus, 2011). Neden? Birincisi gelişmekte olan ülkelerde sağlık hizmetleri, aşılar yeni yeni ülkedeki bireylerin hepsine ulaşmaya başlamıştır. İkincisi, farklı çeşitlerde besin kaynakları farklı vitamin, protein kaynağı anlamına gelmekte. Gelişmekte olan ülkede bu çeşitlilik yavaş yavaş ihracat ve ithalat ile artmakta. Toplumun her kesimine yavaş yavaş ulaşmakta. Bu maddeler yazdıkça artar amma velakin en önemlileri bunlar diye düşünüyorum.

       Şimdi, “Biz veliler olarak neler yapabiliriz?” derseniz çocuğunuz var ya da yok bu önemli değil, kendi sağlığınız için iyi beslenmeli, her türlü besin kaynağını almaya gayret göstermelisiniz. Tabii sigara, alkol kullanımı olmamalı. İleride çocuk sahibi olmak isterseniz yediğiniz besinler sizin ve çocuğunuz için “zula” niteliğinde olacaktır. Vücuda birden vitaminleri depolaması sıkıntılı J (Arada espri yaparım.) Hamile olduğunuzda ise yine aynı şekilde, tabii doktor kontrolünde yediğiniz besinlere dikkat edersiniz.

     Şimdi fiziksel gelişimden bilişsel (zihin gelişimi) gelişime geçelim. Bu alanda çevre mi gen mi etkili konusuna parmak basalım. Ülkemizde anne babalar çocuklarının istedikleri şekilde başarılı olmadıklarını düşündüklerinde genellikle bunu genlere, kalıtıma bağlarlar. Aviyane tabirle çocuğu başarısız olan anne, baba “Bizim sülalede okuyan çıkmadı, bundan da bir şey olmaz.” Diyebiliyor. Zeka, stabil değildir. O da çevreden ve genlerden etkilenir. Evet, genler  ulaşabileceğimiz maksimum seviyeyi belirler. Ama herkes genlerinin sunmuş olduğu seviyeye ulaşamaz. Yine nedeni çevresel faktörlerdir. Anne karnında bile çocuğun yeterli omega-3 alması onun zekasını etkilemektedir. Çevresel faktörlerin içerisine annenin hamilelik sürecinde beslenmesi, doğum sonrası çocuğun yedikleri ve tabii ki eğitim/ eğitim ortamı yer alır.  

    Siz, çocuğunuza gerekli eğitim ortamı sunabilecek yegane insanlarsınız. Sizin dilinizi öğreniyorlar, sizin kültürünüzü benimsiyorlar, sizin yaptıklarınızı taklit etmeye başlayarak yaşam becerilerini kazanıyorlar. Biz de bir algı var, eğitim okulda verilir algısı. Bence bu pek doğru değil. Eğitim çocuk doğduğunda başar ve öğretmenlerden çok ebeveynler çocuklarının eğitimine katkı sağlar, şekillendirir. Geçmişte sanat dersi aldığım bir hocamın hayatından bir örnek vereyim. Kendisi ve ablası ressamdır. Hocam, nasıl oldu da ikiniz de bu kadar güzel yağlı boya tabloları yapıyorsunuz diye sorduğumda, “Biz çocukken annem her yaz bizi farklı bir kursa gönderdi. Bu kurslarda bir sene resim bir sene müzik bir sene dikiş nakış öğrendik. O kadar çok değişik sanat alanıyla uğraştık ve kendimizi resimde bulduk.” Dedi. Hocamın ailesi onlara kendilerini geliştirebilecekleri alanlar yaratmaları için olanaklar sunmuş. Ve onlara seçme hakkı vermiş. Şunu söylemek istemiyorum; çocuklarınızı onlarca kursa gönderin. Demek istediğim onların içlerinde bulunan potansiyelin, becerinin çıkması için yollar bulun. Her şey maddiyatla ilişkili değil, çocuğunuzun önüne boya kalemi, kağıt koymak bile ona olanak sağlamak anlamına gelir, bence. Kısa tutmak gerekirse, çocuğunuzun zekasını eğitim ile geliştirebilirsiniz ve hangi yönde gelişeceğini de yine sizin sağlamış olduğunuz olanaklar belirleyecektir. Eğitim konusuna ileriki yazılarımda bolca gireceğimden şimdilik kısa tutuyorum.


Not: Sorularınız, eksik, yanlış bulduğunuz yorumlarım varsa lütfen yorumlarınızla beni haberdar edin. Sağlıcakla kalın.

KAYNAKÇA

Rathus, S. A. (2011). Childhood and adolescence, Voyages in development, Wadsworth, Cengage Learning

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder