Bu yazımda gelişim nedir, insan gelişimini çevre mi genler
mi etkiler, ebeveyn olarak çocuğumuzun gelişimine nasıl katkıda bulunursunuz
sorularına cevap vermeye çalışacağım. Haydi başlayalım.
Gelişim,
bebeğin anne rahmine düştüğü an başlamaktadır. Ve canlıların kalıtsal ve
çevresel etkenlerin karşılıklı etkileşimiyle oluşan değişim olarak biliniyor.
Günlük hayatta da bu kelimeyi sık sık kullanırız aslında. Örneğin, doktor
çocuğunuzun boyuna ve kilosuna baktığında “Çocuğunuz gereken gelişim düzeyine ulaşmış
veyahut geri kalmış.” Diyebiliyor. Ne demek istiyor aslında? Gerekli değişimi, vücudundaki
boy-kilo artışını sağlamış veya sağlamamış.
Biraz da
gelişimi etkileyen faktörlerden bahsedelim. Genler, bizim gelişim alanlarımızın
aralığını, maksimum ve minimum olarak gelişebileceğimiz sınırları belirler.
Örneğin, anne babamızda aldığımız kalıtsal özellikler sayesinde eğer kalıtsal
bir bozukluk yoksa boyumuz 1,5 metrenin altında veya 2 metrenin üzerine
çıkamaz. (1,5 metre- 2 metre örnekleri
misaldir, kesin çizgileri yine bireyden bireye değişir.) Bu aralığı genler
belirler. Anne karnından başlayarak düzenli ve dengeli beslenmişseniz,
sağlanması gereken çevresel uyaranlar ergenlik çağının sonuna kadar bulunduysa
2 metre boyunda olma ihtimaliniz çok yüksektir. Tam tersini de düşünelim;
anneniz size hamileyken dengesiz beslenmişse, yeterli demir, protein alımı
olmadıysa, doğduktan sonra beslenmenin yanında sağlık kontrolleriniz düzenli
yapılmadıysa 1,5 metre boyunda olma ihtimaliniz artar bu sefer. Yapılan
araştırmalar da benim örneğimi destekler nitelikte; sonuçlar gösteriyor ki
gelişmekte olan ülkelerde boy uzaması her jenerasyonda artarken gelişmiş ülkelerdeki
toplumların ortalama boyları sabittir ve jenerasyona göre farklılık
göstermemektedir. (Rathus, 2011). Neden? Birincisi gelişmekte olan ülkelerde
sağlık hizmetleri, aşılar yeni yeni ülkedeki bireylerin hepsine ulaşmaya başlamıştır.
İkincisi, farklı çeşitlerde besin kaynakları farklı vitamin, protein kaynağı
anlamına gelmekte. Gelişmekte olan ülkede bu çeşitlilik yavaş yavaş ihracat ve
ithalat ile artmakta. Toplumun her kesimine yavaş yavaş ulaşmakta. Bu maddeler
yazdıkça artar amma velakin en önemlileri bunlar diye düşünüyorum.
Şimdi, “Biz
veliler olarak neler yapabiliriz?” derseniz çocuğunuz var ya da yok bu önemli
değil, kendi sağlığınız için iyi beslenmeli, her türlü besin kaynağını almaya
gayret göstermelisiniz. Tabii sigara, alkol kullanımı olmamalı. İleride çocuk
sahibi olmak isterseniz yediğiniz besinler sizin ve çocuğunuz için “zula”
niteliğinde olacaktır. Vücuda birden vitaminleri depolaması sıkıntılı J (Arada espri
yaparım.) Hamile olduğunuzda ise yine aynı şekilde, tabii doktor kontrolünde yediğiniz
besinlere dikkat edersiniz.
Şimdi fiziksel
gelişimden bilişsel (zihin gelişimi) gelişime geçelim. Bu alanda çevre mi gen
mi etkili konusuna parmak basalım. Ülkemizde anne babalar çocuklarının
istedikleri şekilde başarılı olmadıklarını düşündüklerinde genellikle bunu
genlere, kalıtıma bağlarlar. Aviyane tabirle çocuğu başarısız olan anne, baba “Bizim
sülalede okuyan çıkmadı, bundan da bir şey olmaz.” Diyebiliyor. Zeka, stabil
değildir. O da çevreden ve genlerden etkilenir. Evet, genler ulaşabileceğimiz maksimum seviyeyi belirler. Ama
herkes genlerinin sunmuş olduğu seviyeye ulaşamaz. Yine nedeni çevresel
faktörlerdir. Anne karnında bile çocuğun yeterli omega-3 alması onun zekasını
etkilemektedir. Çevresel faktörlerin içerisine annenin hamilelik sürecinde beslenmesi,
doğum sonrası çocuğun yedikleri ve tabii ki eğitim/ eğitim ortamı yer alır.
Siz, çocuğunuza
gerekli eğitim ortamı sunabilecek yegane insanlarsınız. Sizin dilinizi
öğreniyorlar, sizin kültürünüzü benimsiyorlar, sizin yaptıklarınızı taklit
etmeye başlayarak yaşam becerilerini kazanıyorlar. Biz de bir algı var, eğitim
okulda verilir algısı. Bence bu pek doğru değil. Eğitim çocuk doğduğunda başar
ve öğretmenlerden çok ebeveynler çocuklarının eğitimine katkı sağlar,
şekillendirir. Geçmişte sanat dersi aldığım bir hocamın hayatından bir örnek
vereyim. Kendisi ve ablası ressamdır. Hocam, nasıl oldu da ikiniz de bu kadar
güzel yağlı boya tabloları yapıyorsunuz diye sorduğumda, “Biz çocukken annem
her yaz bizi farklı bir kursa gönderdi. Bu kurslarda bir sene resim bir sene
müzik bir sene dikiş nakış öğrendik. O kadar çok değişik sanat alanıyla
uğraştık ve kendimizi resimde bulduk.” Dedi. Hocamın ailesi onlara kendilerini
geliştirebilecekleri alanlar yaratmaları için olanaklar sunmuş. Ve onlara seçme
hakkı vermiş. Şunu söylemek istemiyorum; çocuklarınızı onlarca kursa gönderin.
Demek istediğim onların içlerinde bulunan potansiyelin, becerinin çıkması için
yollar bulun. Her şey maddiyatla ilişkili değil, çocuğunuzun önüne boya kalemi,
kağıt koymak bile ona olanak sağlamak anlamına gelir, bence. Kısa tutmak
gerekirse, çocuğunuzun zekasını eğitim ile geliştirebilirsiniz ve hangi yönde
gelişeceğini de yine sizin sağlamış olduğunuz olanaklar belirleyecektir. Eğitim
konusuna ileriki yazılarımda bolca gireceğimden şimdilik kısa tutuyorum.
Not: Sorularınız, eksik, yanlış bulduğunuz yorumlarım
varsa lütfen yorumlarınızla beni haberdar edin. Sağlıcakla kalın.
KAYNAKÇA
Rathus, S. A. (2011). Childhood
and adolescence, Voyages in development, Wadsworth, Cengage Learning
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder